Yüce Allah, Kuran ayetlerinde insanlara güzel ahlaklı olmaya davet etmiştir. Dünyada insanların kazandıkları ile övünerek şımarması, kaybettikleri nedeniyle isyan etmesi, bunalımlı ve karamsar davranması Allah’a karşı yapılmış olan en büyük nankörlüktür. Rabbimiz, insanları dünya hayatındaki her şey ile deneyebileceğini şöyle bildirmiştir: "Andolsun, biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele." (Bakara Suresi, 155) Etrafımızdadaki insanların büyük çoğunluğunun amacı, mal, mülk veya itibar sahibi olabilmektir. İnsan, bu emeline kavuşabilmek için elinden gelen her şeyi yapar. İnsanın çok büyük önem verdiği mal-mülk, Kuran’da “dünya hayatının geçici ve aldatıcı süsü” olarak anlatılmaktadır. "Kadınlara, oğullara, kantar kantar yığılmış altın ve gümüşe, salma güzel atlara, hayvanlara ve ekinlere duyulan tutkulu şehvet insanlara süslü ve çekici kılındı. Bunlar, dünya hayatının metaıdır. Asıl varılacak güzel yer Allah katında olandır." (Al-i İmran Suresi, 14) Ayette de bildirildiği gibi cahiliye kültürü yaşayan insanlar, mal ve para tutkuları yüzünden dünyada çok ciddi bir hırs içerisine girerler. Kuran ahlakını yaşamayan bir toplumda para çok büyük önem taşıyan konudur. Böyle bir toplumda zengin olan insan saygı görür. Bu insanlar, eğer çok fazla paraya ve mala sahip olurlarsa, çevresinde çok büyük bir etkiye ve güce sahip olacaklarını düşünürler. Bu nedenle dünyada en çok istedikleri şey, çok zengin olmaktır. Bu kadar çok mal ve para tutkusu içinde olmak, onlar için kaybetme korkusunu oluşturmaktadır. Herhangi bir sebeple, paralarını veya sahip oldukları malları kaybeden bu imanı zayıf olan insanlar, Allah’a karşı büyük bir isyankarlık içine girerler. Allah’ın mallarını eksiltme ile onları deneyeceğinin şuuruna varamazlar ve bu onların çok büyük bir kayba uğramalarına neden olur. “Andolsun, Biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele.’’ (Bakara Suresi, 155) Halbuki Yüce Allah, iman sahibi kullarına mallarının eksilmesi ile üzülmemeleri gerektiğini ve verdiği nimetler ile de böbürlenip, şımarmamaları gerektiğini bir ayetinde şöyle bildirmiştir:
“Öyle ki, elinizden çıkana karşı üzüntü duymayasınız ve size (Allah'ın) verdikleri dolayısıyla sevinip-şımarmayasınız. Allah, büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez.’’ (Hadid Suresi, 23)
Dünyanın bir imtihan yurdu olduğunu ve burada her şey ile denenerek ahiret günü hesabını vereceğinin şuurunda bir yaşam sürmeyen insan, bir anda iflas etse, evi yansa veya arabasıyla trafik kazası yapsa yani mallarında bir eksilme olsa, Allah’a karşı isyankar olabilir. Böyle bir durumun kendisi için bir hayır içermediğini düşünebilir. Bu davranış bozukluğu tevekkülsüzlükten kaynaklanmaktadır. Ancak tevekküllü bir insan bütün olaylara hayır gözüyle bakar. Yitirdiği malın, mülkün değeri ne kadar büyük olursa olsun onun için bir önem taşımaz. Bu nedenle herhangi bir karamsarlığa veya ümitsizliğe düşmez. Bunun kendisi için en hayırlı olduğunu düşünür. Belki de Allah onun malını mülkünü elinden almasaydı belki de bununla şımararak Allah’a karşı büyüklük taslayacaktı. Bu nedenle bir mümin, eğer böyle bir olay yaşarsa imtihanın farkında olduğu için, tevekküllü ve sabırlı bir davranış gösterir. Böylece Allah’a daha çok yaklaşır.
Yüce Allah, zorluklar karşısında sabreden ve hayır düşünen kullarına dünyada ve ahirette en güzel olan ile karşılık verecektir.Geçici dünya süslerine aldanmak yerine sonsuz ahiret hayatındaki güzellikleri kazanmak için çabalamak, şüphesiz en akılcı davranış olacaktır.
“Yoksa siz, Allah, içinizden cihad edenleri belirtip-ayırt etmeden ve sabredenleri de belirtip-ayırt etmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?’’ (Ali İmran Suresi, 142) Mine ÇAKIR Yazılarla ilgili tüm hukuki sorumluluk yazıyı yazan kişiye aittir. |